Her yaz kulağında bir dal çiğdemle, uyuz bir eşeğin arkasından salına salına gelip köy meydanına tezgâh kuran kalaycıyı görünce umutlanmıştı köylüler. Adam daha eşeğinin yükünü indirmeden gezip dolaştığı dağlarda, geçtiği yaylalarda ya da muhacir köylerinde Nuri’ye ilişkin bir şey işitip işitmediğini sormuşlardı. Kalaycı, ellerinin yarattığı onca ışıltıyı dengelemek istercesine kapkara susmuştu. Yüzlerce bakır tencereyi, çanağı, kaşığı ve kulpu zincirli su taslarını saray ışıltısına boğduktan sonra da tezgâhını toplayıp gitmişti.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisine başvurulmuştur?