I. Saatler akşamüstü 8.00’i gösteriyordu. Saat 8.00’i akşamüstü diye düşününce aklına güneşe doğru bakmak geldi. “Sanırım yaz geldi, kış olsa hava çoktan kararmış olurdu.” diye düşündü. Kahverengi perdelerin ardından güneş ışığını hissettiğinde gözleri parıldadı. Hayli zaman olmuştu güneşe çıkmayalı. Gri, kadife, ikili koltuğuna uzandı. Ayaklarını koltuğun kenarından aşağı bıraktı. Kulaklarını sessizliğe doğru çevirdi.
II. Ahırın avlusunda oynarken aşağıda, gümüş söğütler altında görünmeyen derenin hüzünlü şırıltısını işitirdik. Evimiz iç çitin büyük kestane ağaçları arkasında kaybolmuş gibiydi. Annem, İstanbul’a gittiği için benden bir yaş küçük olan kardeşim Hasan’la artık Dadaruh’un yanından hiç ayrılmıyorduk. Bu, babamın seyisi, yaşlı bir adamdı. Sabahleyin erkenden ahıra koşuyorduk.
III. Sadece kemanını vermedim. Yıllar sonra yeğenine armağan ettim. O da öğrenememiş doğru dürüst, evlerinin bir duvarına asmış. Ben zaten hiç beceremedim, hiçbir şey, iç yangını anılar yaratmaktan başka.
Bu parçalardan hangileri durum hikâyesine örnek gösterilebilir?