Mümtaz, ağabey dediği amcasının oğlu İhsan’ın hastalandığından beri doğru dürüst sokağa çıkmamıştı. Doktor çağırmak, eczaneden ilaç getirmek, komşunun evinden telefon etmek gibi şeyler bir tarafa bırakılırsa bu haftayı hemen hemen ya hastanın başı ucunda yahut da kendi odasında kitap okuyarak, düşünerek, yeğenlerini avutmaya çalışarak geçirmişti. İhsan, iki gün kadar ateşten, hâlsizlikten, sırt ağrılarından şikâyet etmiş; sonra birdenbire zatürre, fevkaladelik hâlini ilan etmişti. Böylece evin içinde korkudan, telaştan, üzüntüden, bir türlü ağızlardan düşmeyen ve bakışlardan eksilmeyen temennilerden saltanatını, o yıkım psikolojisini kurmuştu.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?